MARKA MERMER MARKA ŞEHİR

Ekonomi 19.02.2014 - 14:07, Güncelleme: 25.08.2022 - 16:34
 

MARKA MERMER MARKA ŞEHİR

BİLİMLE BİRLİKTE ÜRETMEK VE BAŞARMAK İÇİN VARIZ
BURDOĞTAŞ Derneği Başkanı Nasuh Ekinci dergimize verdiği röportajında, dernek üyeleri olarak Burdur’da bilimle üretmek ve başarmak için var olduklarını aktardı. BURDOĞTAŞ (Burdur Madenciler ve Mermer Makineleri Üreticileri Derneği) Başkanı Ekinci, derneği ihtiyaçtan dolayı kurduklarını, bunun temelinde ülke içindeki, mermer pazarındaki ve ülke dışındaki sorunların yer aldığını belirtti. Ekinci, dernek olarak ilk çalışmayı problemleri saptayıp yaptıklarını söyledi ve bu sorunların çevre ile ilgili, pazarlama ile ilgili ve de yurt dışına blok mermer ihracatının sakıncalı algısı ile ilgili olduğunu ifade etti. Ekinci dernek çalışmalarına dair şunları aktardı: “Derneğimizin Yönetim Kurulu olduğu kadar, İçerisinde MAKÜ Rektörünün de yer aldığı İstişare Kurulu da var. Son dönemde Burdur Gölündeki sorunların mermercilere yüklenmesi söz konusu idi. Burada şunu vurgulayayım: Mermerin atığı yoktur, artığı vardır. Mermerin artığı da mermerin bütününün aynı özellikleri taşır. Bunun atık değil artık olduğu; bu atıkların, ARGE çalışmamız ve üretimi geliştirmek çalışmalarımızla ekonomimize kazandırılmasıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Burdur olarak ve derneğimizin vasıtasıyla İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurup, bunun içerisinde işlenmiş mermer üreten, mermer artıklarını ekonomiye kazandıran ve mermeri üreten makineleri üreten sanayiyi yapmak istiyoruz. O Organize Sanayi Bölgemize MERİH OSB adı koyuldu. 80 ila 120 adet fabrikanın olacağı 300 hektarlık bir alandır. Bu sayede 3600 kişi direkt çalışan olacak ve bunların etkisiyle Burdur’un nüfusunun 30 bin artacağını düşünüyoruz. Böylelikle 220 milyon- 330 milyon dolarlık ihracat, iç pazarda da 250 milyon- 380 milyonluk bir ihracat hedefimiz var. MERİH OSB ile MARKA MERMER MARKA ŞEHİR misyonu taşıyoruz. OSB’de toptan pazarlamanın, sosyal tesislerin, hastane, bankaların, yemek üreten firmaların, dinlenme sektörünün, tedarikçi firmaların, lojistik sağlayıcıların da yer almasını planladık. Bu projemizin ayakları Burdur Valiliği, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası ve Derneğimizdir. Bunun hayata geçmesiyle birlikte Burdur’un, İstanbul gibi, Antalya gibi bir dünya şehri olmasını amacındayız.  Sorunuz ve kamuoyunda bir Çin’e mermer satma algısı var. Eğer Çine blok satışı olmazsa ilimizdeki mermercilerin hepsi kapanır.” SORU: Sizi tanıyabilir miyiz? NASUH EKİNCİ: 1959 yılında Burdur’da doğdum. 1978’de Burdur Eğitim Enstitüsünden ‘Sınıf Öğretmeni’ bölümünden mezun oldum. 1981 yılında öğretmenlikten ayrılarak, ailemle beraber yem imalatçılığı işini sürdürdüm. 1985’de de Ekinciler Yem ve Gıda Sanayi Anonim Şirketi kurucu muhasip üyesi oldum. 1995 yılında ise Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdim. O yıllarda Dünya Piyasasında iş yapmayı hedefleyen Ekinciler A.Ş.’nin mermer fabrikasının fizibilite çalışmalarında ve kuruluşunda bulundum. Ve Dünya Mermer Piyasasına “Pisidia Beige” isimli mermeri tanıttım. Bugüne kadarki meslek hayatımda Türkiye Sınai Sevk İdaresi Enstitüsünde satış, yöneticilik, pazarlama ve iş eğitimi konularında kurslar aldım. Bunun dışında katıldığım kurslar da oldu; şöyle ki: TÜSSİDE’de (Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsünde) ‘satış yönetimi’, ‘işletmede yönetim’, ‘pazarlama’, ‘etkin eğitim teknikleri’, ‘finans yönetimi’, ‘enflasyon muhasebesi’, Almanya’da ‘uluslararası pazarlama’, ‘hammadde yönetimi’, İngiltere’de ‘dil eğitimi’ ve T.S.E.’de  ‘İSO 9000 toplam kalite yönetimi’. 1991 yılında da kurulan TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı) denetim kurulu üyesiyim. İyi derecede İngilizce bilmekteyim. SORU: Derneğinizi neden ve nasıl kurdunuz ve de hangi çalışmaları yapmaktasınız? EKİNCİ: Biz, DOĞALTAŞ Madenciler ve Mermer Makine Üreticileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni bir ihtiyaçtan dolayı kurduk.  Çünkü Burdur’umuzda birçok mermer ocağı ve işletmecileri ile bunların yanı sıra mermeri kesip, işlenmiş mermer haline getiren fabrikası bulunan arkadaşlarımız var. Bu kişilerin değişik sorunları var. Bu sorunları içerideki sorunlar, pazardaki sorunlar ve ülke dışındaki sorunlar olarak 3 ana kalemde sıralayabiliriz. Bu sorunları çözmek için bir sivil toplum örgütüne ihtiyaç vardı. Mevcut sivil toplum örgütleriyle de bunun çözülemeyeceğini fark ettik. Ve benim gibi düşünen arkadaşlarla bir araya gelerek bu derneği kurduk. Kuruluşumuzdan bugüne, çok kısa süre geçmesine rağmen kamuoyunda ve sektörde çok ciddi yerler edindik. Bunun sebebine bizim sloganımız etki etti; ‘bilimle birlikte üretmek ve başarmak için varız’ bizim sloganımız.  Bu slogan çerçevesinde işlerimizi yürütmeye devam ediyoruz. Bu sektörün hem kendi üyeleriyle, hem de bundan doğrudan ve dolaylı etkilenen herkesle iyi bir şekilde geçinmeye çalışıyoruz. İlk zamanlarda az önce anlattığım iç ve dışsal sorunlarla ilgili problem tespitine başladık. Bunların ne olduğunu araştırdık ve baktık ki bu, çevre ile ilgili problemler var, pazarlama ile ilgili problemler var artı yurt dışına blok ihraç edilmesinin sakıncalı olduğu algısı vardır. Biz bu problemleri kalem kalem tespit ederek çözmeye başladık. Bunu çözerken nasıl bir metot uyguladık? Derneğimizin bir yönetim kurulu var bir de denetim kurulu var ama kendi tüzüğümüzde yazmadığı halde bir de İstişare Kurulu oluşturduk. Bu İstişare Kurulunda sektörde iyi yerlere sahip insanlar olduğu gibi mesela üniversite rektörümüz, 6. Bölge Müdürümüz, İşletme Müdürlerimiz de var. Bizim sektörle doğrudan ve dolaylı ilişkileri olan kurumlar veya eğitim kurumlarının başındaki insanlar var. Bu platformda problemleri çözücü ve kalıcı çözümler var. Mesela birincisi: Burdur Gölünün mermerciler tarafından kirliliğe, su kaybına ve gölün diğer sorunlarına etki ettiği düşüncesidir. Biz, kendi yaptığımız bilimsel çalışmalarımızla gölle ilgili doğrudan hiçbir zararımızın olmadığını tespit ettik. Göldeki sorunların bize yönlendirilmesi vardı ama biz bunu bilimsel çalışmalarımızın neticesinde böyle olmadığını ispatladık. Bunu biraz açmak gerekirse; mermerin atığı değil, artığı vardır. Mermerde atık yoktur, artık vardır. Çünkü mamule ge4tirmiş olduğumuz ürünün aynı özelliklerini taşıyan artıklar vardır. Bazen de yoğurt gibi görünen artıklar vardır ki o da aynıdır, kimyasal bir değişme yoktur. Artıklarda insan sağlığına zarar verecek herhangi bir mevzu yok. Biz kamuoyuna atık değil artık olduğunu ve bunun da ARGE’ler ve üretim geliştirme yöntemleriyle tekrar ekonomiye kazandırılmasıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz.  Derneğimizin üstlendiği bir vazifedir. Peki, bu artıkları ekonomiye kazandırırken hangi kaynaklardan yararlanıyoruz, üniversitemizden ve bilim adamlarımızdan destek alıp onlarla işbirliği yapıyoruz. Yani burada çok ciddi bir ARGE çalışmaları yaptırıyoruz ve de bunlardan bir tanesi yapı elemanlarıyla yalıtım malzemeleri üretmektir. Artı bunu değerlendirme noktasında daha başka üretim geliştirme tekniklerini kullanıyoruz, kompoze mermer üretmek gibi. SORU: Çin’de mermer birleştirme işlemi de yapılıyor? EKİNCİ: Evet, orada birbirinden farklı mermerler küçük parçalara, kesme şeker gibi parçalara ayrıldıktan sonra partiküller halde birleştirilip, mermerit türü, mermerin tüm özelliğini taşıyan ürünler üretiliyor. Biz bu artıkların değerlendirilmesi noktasında ve işlenmiş mermerin Dünya Piyasasında daha iyi bir Pazar yeri edinmesi açısından artık blok satışının da ileride azalacağını düşünerek, Dernek olarak bir çalışma yaptık, Burdur Mermer İhtisas Organize Sanayi Bölgesini kurmayı planladık. Bu Organize Sanayinin içerisinde; işlenmiş mermer üreten, mermer artıklarını tekrar ekonomiye kazandıran yeni ürünler üreten, mermeri üreten makineleri üreten sanayicilerin de bulunmasını sağlayıp, mermer türevlerinin de üretim yapıldığı firmaların bulunmasını istedik, böyle bir çalışmamız da var. Bu proje Burdur MERİH OSB’dir. Bu isim de sevildi ve benimsendi. Bu proje, Burdur’daki mermerciliği bambaşka bir boyuta getiriyor. Ne gibi; birincisi burada 80 veya 120 tane fabrika düşünüyoruz. 300 hektarlık bir alanda 80- 120 adet sanayi tesisi parsellerini yatırımcıların hizmetine sunacağız. Burada, minimum bu tesislerde 2400- 3600 doğrudan çalışan olacak. Dolaylı çalışan sayısına baktığımız zaman da bu sefer 6700- 10.800 kişi arasında bir çalışmamız var. Yani biz ilk rakam olan 200 hektar olursa 6700, 300 hektar olursa da 10800 kişiyi düşünüyoruz. SORU: Böylelikle Burdur’da işsizlik sorununun kalmayacağını ve işçi istihdam eden bir fabrikaya dönüşeceğini söyleyebilir miyiz? EKİNCİ: Tabi ki de söylenebilir. Bunlara bağlı olarak şunu ekleyelim; Burdur’da yaklaşık nüfusun 30 bin artacağını düşünüyoruz.  Bir diğer anlamda büyük bir ilçenin kurulacağını da söyleyebiliriz. Bu tesisler nihayete geçip, üretime başladıklarında yıllık 220- 350 milyon dolar arasında bir ihracat yapacaklar. Ve iç pazarda da 250- 380 milyon TL’lik bir iç Pazar oluşacak. SORU: Bu OSB’nin tamamlanmasıyla Burdur’un hayvancılıktan sonra mermerciliğin merkezi haline de gelebileceğini mi iddia ediyorsunuz? EKİNCİ: Evet ve bunun adına MARKA MERMER- MARKA ŞEHİR diyoruz. Bu bizim sloganımız. Mermerin markası Burdur şehri olacak. Burdur Beji bir markadır ve Burdur da mermerde marka olacak.  Örneğin sucuk dediğinizde Afyonkarahisar, pastırma dediğinizde Kayseri aklınıza geliyorsa kim Dünya’da mermer konusunda konuşursa akla Burdur gelecek. Bu anlattığımın sonucunda da OSB içerisinde sosyal tesisler, üretilmiş mermeri toptan pazarlayan işletmeler, tedarikçi firmalar, fabrikaların sarf- yardımcı, ambalaj malzemelerini temin eden firmalar, çok ciddi lojistik kuruluşları, nakliyecilik hizmeti veren yerler, sağlık hizmetini sağlayan hastaneler, dispanserler, bankalar, restoran, kafe, otel gibi dinlenme tesisleri olacak. Bunları söylediğim zaman bazı ortamlarda bunların hayal olduğunu söylediler ama göreceğiz. Bunları planlarken, basit olmadı ve OSB’deki kişilerin görüşlerini de aldık. Burada kuruluş amacıyla ilgili olarak, yeri ile ilgili bir konu oldu ki ben bunu kamuoyuna da açtım. Yaklaşık 200 kişi bu konu hakkında, bu proje hakkında görüş bildirdi. Mesela, birisi ‘proje Burdur’dan uzakta olmasın’ dedi, bir diğeri ‘Burdur’dan uzakta olsun, mermer kasabası olsun’ dedi. Biz Vali Beyi ziyaretimizde, projemizin temel ayaklarının Burdur Valiliği, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası ve Derneğimizdir. Yasal olarak ise derneğimizin bunun kurucusudur. Bu projenin bize getireceği bazı Pazar avantajları var. Burdur bir dünya şehri olacak, aynı İstanbul gibi bir dünya şehri olacak yani biz bu projeyi düşünürken hızlı trenin Burdur’dan geçmiş olmasını, havaalanının buraya yakın olması ve çok iyi bir kara taşımacılığının olmasını düşündük. Bunlar projemizi tam destekleyen unsurlardır. Bunun üstesinden de çok övüneceğimiz bir Mehmet Akif Ersoy Üniversitemiz var, bu üniversitemizde zaten şu anda rektörümüzle de görüşmeler yapıldı ve şu anda Maden Mühendisliği Bölümü'nün Yüksek Lisans dediğimiz 2 yıllık ve Yüksek Mühendislik diploması veren ve de sadece mermer konusuyla ilgili olan bir bölüm açıyoruz ki buna Ege İhracatçılar Derneğinden de 500 bin TL destek aldık. Bu hafta içerisinde de bunun protokolünü imzalıyoruz. Bunun yanı sıra sloganımıza geri dönecek olursak ‘Bilimle birlikte üretmek ve başarmak için varız’. Bu sloganı okuyup, ‘Ben burada var olacağım’ diyen herkesle bir olacağız, herkese kapımız açıktır. Bu bizim bir işaretimiz, sokaktan geçen emekli bir vatandaş bile burada olabilir. Tüzel ve statik durumuyla ilgili değil biz burada bir gönüllülük arıyoruz ki bu gönüllülüğü de isteyen herkes kapsayacak. Burada çalışmaktan haz alan herkes buraya gelebilir. Bakınız, bir ilde çalışmak konusunda, eğer ortada pasta çok küçükse kavga çok büyük olur. Bizim amacımız bu pastayı büyütmektir, derneğimizin amacı budur. Bunun için bu noktada bizim aynı sektördeki diğer sivil toplum örgütleriyle veya başka sivil toplum örgütleriyle bir savaşımız asla olmayacak. Biz onların hepsini bir paydaş gibi görüyoruz. Bu anlamda onlarla mütalaamız var. Ben, her şeyden önce aldığım fidbekleri de söylemek gerekirse inanın birçok kişi; mesela Bilecik Üniversitesi rektörü, Burdurlu Azmi Bey beni arıyor ve heyecanlandığını söylüyor, mesela Ankara’da Burdurlu olan bürokratlar, diğer kişiler beğenilerini aktarıyor. Biliyorsunuz sosyal medya çok güçlendi ve her şeyi anında gönderebiliyorsunuz, çoğu da ilgili hemen okuyorlar. Biz dernek olarak biraz da şanslıyız çünkü insanların susadığı bir projeyi ortaya koyduk SORU: Halk arasında konuşulup, faaliyete geçirilmeyen bir konuyu siz proje olarak hayata geçireceksiniz. .  Böylelikle de halkın beklentisini karşılayacaksınız. EKİNCİ: Evet öyle ve bu bizim için bir şans oldu.  Bu derneğimizi kurarken ve sonrasında da bu projeyi açıklarken bir Burdurlu olmak, uzun yıllar Burdur’un içerisinde yaşamak, sanayici olmak ve birçok ülkede gezmemden dolayı bütün bunların sentezi ile ilgili bir hedefteyiz. O hedefe gidiyoruz; tren bugün yolculuğa başladı. Bizi engelleme, fikir oluşturtmamak ve ortaya yeni bir şey çıkartmamak için insanlar bazı şeyler iddia edebilirler. Biz bunları etmesinler de demiyoruz, onlar ancak ve ancak bizim için bir katalizör olur ve görevimizi- araştırmamızı bir daha fazla yapmamıza sebep olacaktır.  Az önceki konuya dönecek olursam Burdur bir dünya şehri olacaktır.  Mesela Singapur’da, Kore’de, Malezya’da, Japonya’da bir alım heyeti Burdur’daki havaalanına inip, Burdur’daki otelde kalıp, Burdur’daki Çin Lokantasından yemeğini yiyip, burada alışveriş edip, ‘Ben Burdur’u biliyorum’ diyecektir, işte o zaman biz Burdur olarak bir dünya şehri olacağız. Çinlilere sordukları zaman; Burdur’u Türkiye’nin çok önemli bir şehri diye biliyorlar. Büyük bir şehir olarak biliyorlar, bunu fuarlara katılıp, oralara giden arkadaşlarım söylüyor. Ankara’yı bilmiyor ama Burdur’u biliyor. Bir rivayete göre adam İstanbul’da Çin Lokantası açmış, işleri yolunda gitmemiş, kazanamamış ama Burdur’a gelmiş, şu anda kazanıyormuş. Derneğimizdeki en önemli olay bu. Derneğimizin bir de kendi üyeleri, meslektaşlarımızla ilgili sorunlara da el atacağız. Mesela Burdur’da kümelenme diye bir hadiseyi bilmiyorlar. Dünya bunu konuşuyor ama Burdur’daki insanlar kümelenmenin ne olduğunu bilmiyor. Yani aynı sektördeki insanların ortak mal satın alma, ortak tedarik yapma, ortak eğitim alma, ortak satış yapma, ortak bir ofis oluşturma gibi. Biz kendi üyelerimize yönelik inovasyon, kümelenme, sürdürülebilir rekabet ve dünya pazarına marka tesis etme noktasında yardımcı olacağız. Bunu yaparken de hem çevre olarak hem de bu konuda isim yapmış, bunu başarmış arkadaşlar var, onlardan da destek aldım. Gebze’deki Organize Sanayi Başkanı benim arkadaşım. Anadolu Organize Sanayi’nin başkanı benim arkadaşım bu arkadaşlarımla da görüş alışverişlerinde bulunuyorum. Bundan dolayı bu kadar emin konuşuyorum. Bu projemizde hedeflediğimiz ve tuttuğumuz rakamlar çok abartı değil ve de mütevazi. İnsanlar çok abartıyor demesinler diye rakamları aşağıda tuttuk.  Sincan Organize Sanayi Başkanı arkadaşımdır. Manisa Organize Sanayi Bölgesi Başkanı da arkadaşımdır. İzmir’de Atatürk Organize Sanayi Bölgesi var yatırımcı bekliyor, ama Manisa Organize Sanayi’de yer yok. Bunun sebebi altyapıyla, şehirle bütünleşmiş olmanın verdiği avantajlar. Yani şehirde uzaklaşmak olumsuz olabiliyor.  Biz bir Çinliyi, bir Tayvanlıyı, bir Almanı Burdur’da fabrikası olan bir işadamı gibi görüyoruz. Bunu organize etmeliyiz.  Şehrimizde, bunları yaparken de ‘Bu adam Burdurlu değildir’ düşüncesi de var.  Bu kötü bir laftır. Paranın dini, imanı, dili, rengi de yoktur. O kaynağı legal bir şekilde bulmak gerekiyor. Onun için ben bu tesislerin Londra, New York Borsasında, Hong Kong Borsasında kota edilmiş şirketler olarak görmek istiyorum. Bu benim hayalim. Bu nasıl gerçekleşecek. Bakınız Çallıca’ya giderken sağ tarafta GMC adlı bir firma var, Çinli bir firma. Oranın sahibi bir gün beni telefonla arayıp, ilin yöneticileri ile tanışmak, kardeş şehir yapmak ve sosyal etkinlikler içerisinde bulunmak istiyor.  Orayı ne kadara aldığını sordum. Çok ucuza satın aldığını söyledi. Bunun nasıl olduğunu sorduğumda da “Çin’den akademisyen ve teknik özellikleri olan 5 kişi getirdim. Ocağın görünür rezervlerini, ocağın alanını, taşın kıymetini, taşın fiziksel ve kimyasal analizlerini yaptırdım. Ocakla ilgili rapor hazırladım. Rapor sonucunda ocağın değerinin 40 milyon Euro olduğu ortaya çıktı. Bunu Hong Kong Borsasına götürdüm ve şirket işlemi gördürdüm. Sonuçta o şirketin hissesi 30 günde Hong Kong Borsasında %8 büyüdü.  (Borsada Euro’da bu yüzde sekizlik büyüme 30 yıl anlamına gelir.) Böylelikle Borsa’dan 30 milyon Euro para geldi ve bunun 10 milyonunu verdim.” dedi. Bakınız ticaret budur. Burdur’daki bu şirketlerin, bizim şirketlerimizin portföy yöneticileri New York Borsasında, Hong Kong Borsasında olacak. Derneğimizin ismi doğal taş madenciler ve mermer makinecileridir. Burdur’da mermerin haricinde de madenler var. Krom var ama bunu kamuoyu çok ayrıntılarıyla bilmiyor. Ciddi de bir ihracat var. Mesela bu konuda Tefenni’de bir tesis var. Yani kısacası Burdur’da yeraltı zenginliği var. Ayrıca altın da var. Gelecekte bunlar da devreye girecek. Biz bu insanlarla da alakalı çalışıyoruz. Sadece mermer değil. Madenci derneği derken bu anlattıklarımı da kapsıyor. Bunlar bizim iç projelerimiz ama bir de bizim kardeş kuruluşlarla olan ilişkilerimiz var. Mesela diğer illerde kurulmuş olan mermer- maden dernekleri veyahut üst kurulları ya da İhracatçılar Birlikleri, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı, Bakanlıklar gibi. Derneğimizin böyle de bir görevi var. Kuruluş amacımız budur. Bu dernek kurumsal gücü ve niteliği olan bir yer olmak zorundadır. Biz bir sivil toplum örgütüyüz. Biz bir baskı grubuyuz. Bunun dışında bir takım çarklar için, bazı ideolojiler için kurulmuş bir dernek değiliz. Burası Kuş Sevenler Kanarya Sevenler Derneği de değil. Burada bilim konuşulmalı, burada üretim konuşulmalı; topluma faydalı olacak konular konuşulmalıdır. SORU: Yaklaşık 15- 20 yıl sonra doğacak bir çocuğun geleceğini mi oluşturuyorsunuz? EKİNCİ: Özetimizde öyle. Bizim bu projemiz devletimizin 2023 yılındaki hazırlamış olduğu projenin bir alt projesidir. Burdur için önemli bir konudur. SORU: Çinliler konusuna geri dönersek; toplumda Burdur mermerini alıyorlar, Çin’e götürürken hem gemide işleyip, hem de Çin’de işleyip, dünyaya kendi mermerleri patentiyle satıyorlar algısı var. Bunun gerçeği nedir ve bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? EKİNCİ: Şu anda Çin’e blok satışı olmaz ise bu mermercilerin hepsi kapanır.  Bunun sebebi: Türkiye’de Çinlilerin çok büyük oranlarda blok tedarikleri var ve artı Çinlilerin de büyük bir şansı var. Kamuoyu bunu fazla bilmiyor. Çin, Dünyanın üretimini üstlenmiş bir ülke. Bunu kabul edeceğiz. Çin Devleti ‘Sen üretme, ben üretirim.’ diyor. Bunun nasıl bir avantajı var. Çin Limanlarının hepsinden tüm dünyaya konteynırlarla mal ihracatı yapıyorlar. İpek Yolu gibi Akdeniz üzerinden geçen bütün gemilerle mal gönderiliyor. Hastane malzemesinden cep telefonuna varıncaya kadar çok kapsamlı olarak ticari mal gidiyor. Giden konteynırların tekrar geriye dönüp, tekrar dolup, tekrardan geriye gitmesi gerekir. Çin öyle bir trafik kurmuş ki Çin’den çıkan konteynırlar Avrupa’ya gidiyor, orada boşaltılıyor, tekrar geri dönmesi için konteynırın dolması lazım ama Avrupa ülkelerinin o konteynırı doldurma şansları var mı, yok; ne gönderecekler, yok ve de pahalı. O halde konteynırlar boş dönüyor. Peki, Çin bu boş konteynırları nasıl kullanıyor. Hammadde alarak. Sadece mermer değil, krom, demir, bakır, tekstil, pamuk, işlenebilecek her hammadde, toprak da dahil bu konteynırlara doluyor. Örnek verelim Çin’den Avrupa’ya 3700 dolara giden konteynır, geriye 500 dolara dönüyor. Bu işi gemici yapıyor. 3700+ 500= 4200. İkiye böldüğümüzde 2100 dolar. Hem fiyat aşağı gitmiş oluyor hem de konteynırlar boş dönmüş olmuyor. Bizim mermer ocaklarımızın çoğu Karamanlı ilçemizde. Mermer taşıyan kamyoncularımıza 900 TL’den aşağı para verilmez. Antalya limanından Şangay’a 600 dolara mermer gönderiyor. 600 dolar çarpı 2= 1200 dolar. Bunu vatandaş biliyor mu? Yani Çinli, buradaki ya da Afyonkarahisar veyahut Denizli’deki bir blok mermeri kendi yerinden daha ucuza satın alıyor. Başka ne var? Bu birinci özellikli, yani ucuz bir transporttu. İkinci özellik; buradaki mermer üretenler hiçbir zaman dünya fiyatlarıyla girdi elde edemiyorlar. Maliyeti yüksek oluyor. Neden, bizim mermercilerin girdisi nedir, işçiliktir. Adam orada 100 dolara çalışıyor bu da 200 TL yapıyor. Şu anda asgari ücret 900 TL, ikiye böl, 450 TL adamın eline geçen para. Sigortası, servisi, yemeği, devlete ödenen vergisi, kıdem tazminatıyla birlikte bu 800 dolara çıkıyor. 100 dolar nerede 800 dolar nerede. Bu sadece işçilik açısından yaptığım karşılaştırma. Peki, motorin kullanıyor, mazot 5 TL, yani 2 dolar, Çin’de ise mazot 0,80 veya 0,60 dolar. Nasıl olacak! Peki, burada devlet mermercinin başına binmiş, boğazını sıkmış, altta öldüreceğim diye uğraşıyor. Devlette çalışan insanlar bile buna sahip çıkmıyor. Devlette çalışan insanların maaşını bu üretici veriyor.  Dernek işte budur, amaçları budur. Ben ne kadar üretiyorum, ne kadar sarf malzemesi kullanıyorum, ne kadar yardımcı malzeme kullanıyorum, ne kadar insan çalıştırıyorum, ne kadar ambalaj malzemesi kullanıyorum gibi birçok faydam var. Ben bunları rakamsal olarak da kalem- kalem de verebilirim. Bütün bunları hesapladığımız zaman Çinli, bir Türk üreticisine göre daha maç başlamadan 2-0 galip. Peki, Çinli malı nereye satıyor, dünyaya. Ben Türk firması olarak bir fiyatlama yapıyorum, o da bir fiyatlama yapıyor, ben 50 dolar istiyorum, adam 28 dolar veriyor. Sen tüketici olarak hangisini tercih edersiniz, bir de kalitesi aynıysa? Çin’e satılan blok konusunda gerçek budur. SORU: Peki, bunun çözümü nedir? EKİNCİ: Gelelim çözüm konusuna. Bizim zaten projemiz bunun için ortaya çıkıyor. Yani, biz şu anda hem teknolojiyi iyi kullanmak, artıkları iyi değerlendirmek istiyoruz. Ben 250 bin metrekare mal istesem buradaki fabrikaların hiçbirisi 3 yıldan önce mal çıkaramaz. Nasıl rekabet edeceğiz? SORU: Çözüm gerçekleşse bile işçi maliyeti yine de düşmeyecek, bu konuda devletin ne gibi katkısı olabilir? EKİNCİ: Az önce kümelenmeden bahsetmiştim, inovasyon ve ÜRGE (Üretim Geliştirme) konularını aktarmıştım. Son zamanlarda dünyadaki her teknoloji, bir önceki teknolojiyi ortadan kaldırıyor. Üzerine basarak kaldırmış. Önce mekanik teknoloji, sonra da dijital teknoloji. Mesela Almanlar mekanik teknolojide uçmuşlar ama dijital teknolojide Japonlar Almanları duman etmiş. Bizim bu düşündüğümüz fabrikalar zaten ileri teknoloji olacak. Ben bunu yerinde gördüm. Buradaki fabrikalar yüzölçümü olarak Çin’deki fabrikaların 3 katı olsa dahi orada 10 katlı bir fabrika ve toplam 2 kişiyle bu işi yapıyor. Biz artık o noktalara doğru gitmeliyiz. Böyle yapamazsak da dünya şehri misyonumuz suya düşer, olmaz. Şu an için Türkiye’nin blok mermerde Çin’e ihtiyacı vardır ve ek olarak şu an Çinli ve yabancılara bu ocaklar veriliyordu ama bizim derneğimiz bu ocakların yerli ve öz kaynaklarla işletilmesini istiyor. Biz bunu sağlamak için yasal boşlukları yeni yazılımlarla doldurmaya çalışıyoruz. SORU: Kaynaklarımızın yerli kişilerce işletilmesi konusunda, hem Çin’e mermer göndermeye karşıyız hem de açılan ocakları Çin’e satıyoruz veyahut bu ocaklardan çıkardığımız mermeri satıyoruz. Bu satış çaresizlikten mi oluyor,  bu tezat bir durum değil mi? EKİNCİ: Mermerci tükenme noktasındaysa çaresizlikten oluyor. Ama bir de hasbelkader bu ocaklara sahip olmuş ve bundan bir vurgun olsun diye düşünenler satıyorlar. Gerçek işletmeciler değil. Bu konuda hükümet çok hassas, devir işlemlerini durdurdu. Hatta ‘Ben 76 milyonun hakkını kimseye peşkeş çekecek değilim’ diye beyanat verdi. SORU: Her toplumun yaşayabileceği kaynaklar verilmiş, Burdur’a da maden veya mermer verilmiş. Burdur, mermercilik konusunda verilen bu nimetten tam olarak faydalanabiliyor mu? EKİNCİ: Birincisi, Burdur, kendi yer altındaki bu zenginliğin dışarı çıkarılması konusunda biraz başarılıdır ama Burdur’un kendi sanayisi bundan tam olarak faydalanamadı. Burada bu açıdan çok fazla bir sanayicimiz yok ama Burdurlu da yabancı sanayicilerin tedarikleri ve ihracatları bakımından faydaları yok. Bu ne demek? Mesela Afyonkarahisarlı buraya ocak açmış, her şeyini dışardan getiriyor yani Burdurlu insana çok fazla bir katkısı yok. Var ama yeteri kadar yok. Bu noktadan baktığımız zaman Burdur’daki işletme sahiplerinin ve küçük esnafın onlarla olan bağlarının tam gerçekleşmediğini görüyoruz. Bu noktada bize de görev düşüyor. Ben buradaki nalburiye, gıda toptancısını çağırıp, ocağa yönlendirmem lazım. SORU: Afyonkarahisar’dan olsun, Çin’den olsun, Avrupa’dan olsun Burdur’da oluşan mozaiğin Burdur’a faydalı olacağını anlayamadık mı? Dışarıdan veya Çin’den insanların gelmesi Burdur’un ufkunu mu açtı, kolaycılığa mı yönlendirdi? EKİNCİ: Bunu Burdur tam olarak anlayamadı. Bu iş farklı. Ben şahıs olarak ve dernek olarak Burdur’da mermerciliğin geliştirilmesi konusunda çok önemli görevler üstlendim. Ama biz bunu kendi ailemize bile zor anlattık. Bu işte kolaycılık diye bir şey yok. Ekonominin kaidesi arz ve taleptir. Çinli ve Türk, arz ediyor talep ediyor. Bunlardan birisi talep etmese arz etmek bir işe yaramaz. Fakat biz bu dengeden faydalanma modeline baktığımız zaman burada kayıplar var. Burdur’da mermer taşımacılığıyla ilgili olarak şunu söyleyebiliriz, nakliyecilik gelişti. Yusuf Keyik’in, Baki Varol’un, Osman Kurt’un gibi gibi bu kişilerin tırları bu nakliyecilikle çalışmaya başladı. Bu kişilere daha önceleri gidip 30- 40 tane tır satın almalarını söylesen almazlardı ama şimdi söylediğinizde gidip alırlar. Bu yavaş yavaş faydalanma modeline geliyor. Burdur’daki sıkıntılardan birisi de insanların ortak iş yapma kültürüdür. Faydalanmadan sonra bir de ortak iş yapma kültürü oluşsa biraz daha fazla ve hızlı gelişme olacak. Burdur’da güçleri birleştirme, yönetimi birleştirme veya pazarı ortak tedarik etme gibi bir kültür tam olarak oluşmadı. SORU: Biraz idealist olmanın gerektiğine vurgu yapıyorsunuz. Çünkü sizin geleceğe yönelik bu projelerinizi, sizin yapacağınızı bu yatırımlarınızı çocuklarınız görebilecek. Bu açıdan mı yaklaşıyorsunuz? EKİNCİ: Ben bu noktaya dernek kurarak, dernekte düşünerek, birkaç saat ya da birkaç haftada projeler hazırlayarak değil, ben bu noktaya 55 yılda geldim. Bunun adı birikimdir, bunlar bir iki günde olmaz. Zamanında Burdur’da sütçülük diye bir konu yoktu, babam merhum Yusuf Ekinci ilk süt kooperatifini ve fabrikasını kuran kişi idi, Burdur’da Ömer Naci Bozkurt Valiliği döneminde 5 yıllık kalkınma planlarında 250 litre süt amacı vardı. Bugün sütçülüğü tekrar konuşalım, günlük süt üretimini, günlük miktarı konuşalım, yani benim ailem bunu başarmış. İkincisi mermercilik diye bir şey yoktu ya da sadece Bucak’ta Mehmet Cadıl vardı ama bej mermerde de biz vardık. Milli takımını çalıştıran Fatih Terim 4 maçta üç galibiyet alıyorsa bu da öyle bir şeydir, bunu kendimi övmek için de söylemiyorum. Ben bugün Burdur’da bunu konuşuyoruz ama 2023 ana projelerinin alt projesi olan bunu hep birlikte 2023’te göreceğiz. Bu benim malım değil, bu, Burdur’un malıdır. Dolayısıyla buna Vali de sahip çıkmak zorunda, sokaktaki çaycı çırağı da buna sahip çıkmak zorundadır. Burada gelecek var. Ben, mermeri bu kadar iyi bilmeseydim bu kadar proje oluşturup, bunları dile getirmezdim. Burdur bunu hak ediyor. Bizim mermerimiz çok kıymetli. İtalya ve İspanya mermerinden daha iyi bir malzemedir. Bu bej mermer tüm dünyada sadece Akdeniz’in kuzey çanağında var. Bu kuzey çanağı da İtalya, Yunanistan’ın bir kısmı ve kısmen de İspanya ile İran. Başka yerde yok. En güzel bej de Burdur’da var. Bunu iyi bilmemiz gerekiyor. Biz yerli sanayiciler olarak, projemizin malzemelerini Çin’e sattığımız bloklar vasıtasıyla elde edeceğiz. Elde etmiş olduğumuz sermayeyi de bu projemize yatırarak artık geometrik bir büyüme sağlayacağız. SORU: Anladığımız kadarıyla Burdur ekonomisini yakından ilgilendiren bu konuda sağlam adımlarla ilerliyorsunuz. Son olarak dergimize okuyucular için bir mesajınız olacak mı? EKİNCİ: Derginiz, bizimle kamuoyu arasında, bizimle işadamları arasında çok önemli bir organdır. Biz, dernek olarak derginiz vasıtasıyla kamuoyuna ulaşmak ve projelerimizi anlatmak istedik. İkincisi; bu tür bir araç vasıtasıyla şunu aktarmak istiyorum: Kamu, kendi yerel kaynaklarını ve sahip olduğu envanterin ne olduğu konusunda ciddi bir şekilde bilmelidir. Bu bilgilenmenin neticesinde diğer sivil toplum örgütleri de kendi konularıyla ilgili, yeraltı- yerüstü kaynakları, insan kaynaklarıyla ilgili ne yapabileceğini projelendirmelidir. Projesi olmayan bir sivil toplum örgütü benim için meyvesiz akasya ağacıdır. Ancak kesersen kereste olur, kestiğinde de zaten sivil toplum örgütü diye bir şey kalmaz. Onun için herkes üzerine düşeni yapmalı, herkes üzerine düşeni almalıdır. Bu noktada Mevlana’nın bir cümlesi var; benim anlattıklarım karşımdakinin anladığı kadardır. Umarım herkesin anlayabileceği şekilde anlatabilmişimdir. 
BİLİMLE BİRLİKTE ÜRETMEK VE BAŞARMAK İÇİN VARIZ

BURDOĞTAŞ Derneği Başkanı Nasuh Ekinci dergimize verdiği röportajında, dernek üyeleri olarak Burdur’da bilimle üretmek ve başarmak için var olduklarını aktardı. BURDOĞTAŞ (Burdur Madenciler ve Mermer Makineleri Üreticileri Derneği) Başkanı Ekinci, derneği ihtiyaçtan dolayı kurduklarını, bunun temelinde ülke içindeki, mermer pazarındaki ve ülke dışındaki sorunların yer aldığını belirtti. Ekinci, dernek olarak ilk çalışmayı problemleri saptayıp yaptıklarını söyledi ve bu sorunların çevre ile ilgili, pazarlama ile ilgili ve de yurt dışına blok mermer ihracatının sakıncalı algısı ile ilgili olduğunu ifade etti.

Ekinci dernek çalışmalarına dair şunları aktardı: “Derneğimizin Yönetim Kurulu olduğu kadar, İçerisinde MAKÜ Rektörünün de yer aldığı İstişare Kurulu da var. Son dönemde Burdur Gölündeki sorunların mermercilere yüklenmesi söz konusu idi. Burada şunu vurgulayayım: Mermerin atığı yoktur, artığı vardır. Mermerin artığı da mermerin bütününün aynı özellikleri taşır. Bunun atık değil artık olduğu; bu atıkların, ARGE çalışmamız ve üretimi geliştirmek çalışmalarımızla ekonomimize kazandırılmasıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Burdur olarak ve derneğimizin vasıtasıyla İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurup, bunun içerisinde işlenmiş mermer üreten, mermer artıklarını ekonomiye kazandıran ve mermeri üreten makineleri üreten sanayiyi yapmak istiyoruz. O Organize Sanayi Bölgemize MERİH OSB adı koyuldu. 80 ila 120 adet fabrikanın olacağı 300 hektarlık bir alandır. Bu sayede 3600 kişi direkt çalışan olacak ve bunların etkisiyle Burdur’un nüfusunun 30 bin artacağını düşünüyoruz. Böylelikle 220 milyon- 330 milyon dolarlık ihracat, iç pazarda da 250 milyon- 380 milyonluk bir ihracat hedefimiz var. MERİH OSB ile MARKA MERMER MARKA ŞEHİR misyonu taşıyoruz. OSB’de toptan pazarlamanın, sosyal tesislerin, hastane, bankaların, yemek üreten firmaların, dinlenme sektörünün, tedarikçi firmaların, lojistik sağlayıcıların da yer almasını planladık. Bu projemizin ayakları Burdur Valiliği, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası ve Derneğimizdir. Bunun hayata geçmesiyle birlikte Burdur’un, İstanbul gibi, Antalya gibi bir dünya şehri olmasını amacındayız.  Sorunuz ve kamuoyunda bir Çin’e mermer satma algısı var. Eğer Çine blok satışı olmazsa ilimizdeki mermercilerin hepsi kapanır.”

SORU: Sizi tanıyabilir miyiz?

NASUH EKİNCİ: 1959 yılında Burdur’da doğdum. 1978’de Burdur Eğitim Enstitüsünden ‘Sınıf Öğretmeni’ bölümünden mezun oldum. 1981 yılında öğretmenlikten ayrılarak, ailemle beraber yem imalatçılığı işini sürdürdüm. 1985’de de Ekinciler Yem ve Gıda Sanayi Anonim Şirketi kurucu muhasip üyesi oldum. 1995 yılında ise Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdim. O yıllarda Dünya Piyasasında iş yapmayı hedefleyen Ekinciler A.Ş.’nin mermer fabrikasının fizibilite çalışmalarında ve kuruluşunda bulundum. Ve Dünya Mermer Piyasasına “Pisidia Beige” isimli mermeri tanıttım. Bugüne kadarki meslek hayatımda Türkiye Sınai Sevk İdaresi Enstitüsünde satış, yöneticilik, pazarlama ve iş eğitimi konularında kurslar aldım. Bunun dışında katıldığım kurslar da oldu; şöyle ki: TÜSSİDE’de (Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsünde) ‘satış yönetimi’, ‘işletmede yönetim’, ‘pazarlama’, ‘etkin eğitim teknikleri’, ‘finans yönetimi’, ‘enflasyon muhasebesi’, Almanya’da ‘uluslararası pazarlama’, ‘hammadde yönetimi’, İngiltere’de ‘dil eğitimi’ ve T.S.E.’de  ‘İSO 9000 toplam kalite yönetimi’.

1991 yılında da kurulan TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı) denetim kurulu üyesiyim. İyi derecede İngilizce bilmekteyim.

SORU: Derneğinizi neden ve nasıl kurdunuz ve de hangi çalışmaları yapmaktasınız?

EKİNCİ: Biz, DOĞALTAŞ Madenciler ve Mermer Makine Üreticileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni bir ihtiyaçtan dolayı kurduk.  Çünkü Burdur’umuzda birçok mermer ocağı ve işletmecileri ile bunların yanı sıra mermeri kesip, işlenmiş mermer haline getiren fabrikası bulunan arkadaşlarımız var. Bu kişilerin değişik sorunları var. Bu sorunları içerideki sorunlar, pazardaki sorunlar ve ülke dışındaki sorunlar olarak 3 ana kalemde sıralayabiliriz. Bu sorunları çözmek için bir sivil toplum örgütüne ihtiyaç vardı. Mevcut sivil toplum örgütleriyle de bunun çözülemeyeceğini fark ettik. Ve benim gibi düşünen arkadaşlarla bir araya gelerek bu derneği kurduk. Kuruluşumuzdan bugüne, çok kısa süre geçmesine rağmen kamuoyunda ve sektörde çok ciddi yerler edindik. Bunun sebebine bizim sloganımız etki etti; ‘bilimle birlikte üretmek ve başarmak için varız’ bizim sloganımız.  Bu slogan çerçevesinde işlerimizi yürütmeye devam ediyoruz. Bu sektörün hem kendi üyeleriyle, hem de bundan doğrudan ve dolaylı etkilenen herkesle iyi bir şekilde geçinmeye çalışıyoruz. İlk zamanlarda az önce anlattığım iç ve dışsal sorunlarla ilgili problem tespitine başladık. Bunların ne olduğunu araştırdık ve baktık ki bu, çevre ile ilgili problemler var, pazarlama ile ilgili problemler var artı yurt dışına blok ihraç edilmesinin sakıncalı olduğu algısı vardır. Biz bu problemleri kalem kalem tespit ederek çözmeye başladık. Bunu çözerken nasıl bir metot uyguladık? Derneğimizin bir yönetim kurulu var bir de denetim kurulu var ama kendi tüzüğümüzde yazmadığı halde bir de İstişare Kurulu oluşturduk. Bu İstişare Kurulunda sektörde iyi yerlere sahip insanlar olduğu gibi mesela üniversite rektörümüz, 6. Bölge Müdürümüz, İşletme Müdürlerimiz de var. Bizim sektörle doğrudan ve dolaylı ilişkileri olan kurumlar veya eğitim kurumlarının başındaki insanlar var. Bu platformda problemleri çözücü ve kalıcı çözümler var. Mesela birincisi: Burdur Gölünün mermerciler tarafından kirliliğe, su kaybına ve gölün diğer sorunlarına etki ettiği düşüncesidir. Biz, kendi yaptığımız bilimsel çalışmalarımızla gölle ilgili doğrudan hiçbir zararımızın olmadığını tespit ettik. Göldeki sorunların bize yönlendirilmesi vardı ama biz bunu bilimsel çalışmalarımızın neticesinde böyle olmadığını ispatladık. Bunu biraz açmak gerekirse; mermerin atığı değil, artığı vardır. Mermerde atık yoktur, artık vardır. Çünkü mamule ge4tirmiş olduğumuz ürünün aynı özelliklerini taşıyan artıklar vardır. Bazen de yoğurt gibi görünen artıklar vardır ki o da aynıdır, kimyasal bir değişme yoktur. Artıklarda insan sağlığına zarar verecek herhangi bir mevzu yok. Biz kamuoyuna atık değil artık olduğunu ve bunun da ARGE’ler ve üretim geliştirme yöntemleriyle tekrar ekonomiye kazandırılmasıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz.  Derneğimizin üstlendiği bir vazifedir. Peki, bu artıkları ekonomiye kazandırırken hangi kaynaklardan yararlanıyoruz, üniversitemizden ve bilim adamlarımızdan destek alıp onlarla işbirliği yapıyoruz. Yani burada çok ciddi bir ARGE çalışmaları yaptırıyoruz ve de bunlardan bir tanesi yapı elemanlarıyla yalıtım malzemeleri üretmektir. Artı bunu değerlendirme noktasında daha başka üretim geliştirme tekniklerini kullanıyoruz, kompoze mermer üretmek gibi.

SORU: Çin’de mermer birleştirme işlemi de yapılıyor?

EKİNCİ: Evet, orada birbirinden farklı mermerler küçük parçalara, kesme şeker gibi parçalara ayrıldıktan sonra partiküller halde birleştirilip, mermerit türü, mermerin tüm özelliğini taşıyan ürünler üretiliyor. Biz bu artıkların değerlendirilmesi noktasında ve işlenmiş mermerin Dünya Piyasasında daha iyi bir Pazar yeri edinmesi açısından artık blok satışının da ileride azalacağını düşünerek, Dernek olarak bir çalışma yaptık, Burdur Mermer İhtisas Organize Sanayi Bölgesini kurmayı planladık. Bu Organize Sanayinin içerisinde; işlenmiş mermer üreten, mermer artıklarını tekrar ekonomiye kazandıran yeni ürünler üreten, mermeri üreten makineleri üreten sanayicilerin de bulunmasını sağlayıp, mermer türevlerinin de üretim yapıldığı firmaların bulunmasını istedik, böyle bir çalışmamız da var. Bu proje Burdur MERİH OSB’dir. Bu isim de sevildi ve benimsendi. Bu proje, Burdur’daki mermerciliği bambaşka bir boyuta getiriyor. Ne gibi; birincisi burada 80 veya 120 tane fabrika düşünüyoruz. 300 hektarlık bir alanda 80- 120 adet sanayi tesisi parsellerini yatırımcıların hizmetine sunacağız. Burada, minimum bu tesislerde 2400- 3600 doğrudan çalışan olacak. Dolaylı çalışan sayısına baktığımız zaman da bu sefer 6700- 10.800 kişi arasında bir çalışmamız var. Yani biz ilk rakam olan 200 hektar olursa 6700, 300 hektar olursa da 10800 kişiyi düşünüyoruz.

SORU: Böylelikle Burdur’da işsizlik sorununun kalmayacağını ve işçi istihdam eden bir fabrikaya dönüşeceğini söyleyebilir miyiz?

EKİNCİ: Tabi ki de söylenebilir. Bunlara bağlı olarak şunu ekleyelim; Burdur’da yaklaşık nüfusun 30 bin artacağını düşünüyoruz.  Bir diğer anlamda büyük bir ilçenin kurulacağını da söyleyebiliriz. Bu tesisler nihayete geçip, üretime başladıklarında yıllık 220- 350 milyon dolar arasında bir ihracat yapacaklar. Ve iç pazarda da 250- 380 milyon TL’lik bir iç Pazar oluşacak.

SORU: Bu OSB’nin tamamlanmasıyla Burdur’un hayvancılıktan sonra mermerciliğin merkezi haline de gelebileceğini mi iddia ediyorsunuz?

EKİNCİ: Evet ve bunun adına MARKA MERMER- MARKA ŞEHİR diyoruz. Bu bizim sloganımız. Mermerin markası Burdur şehri olacak. Burdur Beji bir markadır ve Burdur da mermerde marka olacak.  Örneğin sucuk dediğinizde Afyonkarahisar, pastırma dediğinizde Kayseri aklınıza geliyorsa kim Dünya’da mermer konusunda konuşursa akla Burdur gelecek. Bu anlattığımın sonucunda da OSB içerisinde sosyal tesisler, üretilmiş mermeri toptan pazarlayan işletmeler, tedarikçi firmalar, fabrikaların sarf- yardımcı, ambalaj malzemelerini temin eden firmalar, çok ciddi lojistik kuruluşları, nakliyecilik hizmeti veren yerler, sağlık hizmetini sağlayan hastaneler, dispanserler, bankalar, restoran, kafe, otel gibi dinlenme tesisleri olacak. Bunları söylediğim zaman bazı ortamlarda bunların hayal olduğunu söylediler ama göreceğiz. Bunları planlarken, basit olmadı ve OSB’deki kişilerin görüşlerini de aldık. Burada kuruluş amacıyla ilgili olarak, yeri ile ilgili bir konu oldu ki ben bunu kamuoyuna da açtım. Yaklaşık 200 kişi bu konu hakkında, bu proje hakkında görüş bildirdi. Mesela, birisi ‘proje Burdur’dan uzakta olmasın’ dedi, bir diğeri ‘Burdur’dan uzakta olsun, mermer kasabası olsun’ dedi. Biz Vali Beyi ziyaretimizde, projemizin temel ayaklarının Burdur Valiliği, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası ve Derneğimizdir. Yasal olarak ise derneğimizin bunun kurucusudur. Bu projenin bize getireceği bazı Pazar avantajları var. Burdur bir dünya şehri olacak, aynı İstanbul gibi bir dünya şehri olacak yani biz bu projeyi düşünürken hızlı trenin Burdur’dan geçmiş olmasını, havaalanının buraya yakın olması ve çok iyi bir kara taşımacılığının olmasını düşündük. Bunlar projemizi tam destekleyen unsurlardır. Bunun üstesinden de çok övüneceğimiz bir Mehmet Akif Ersoy Üniversitemiz var, bu üniversitemizde zaten şu anda rektörümüzle de görüşmeler yapıldı ve şu anda Maden Mühendisliği Bölümü'nün Yüksek Lisans dediğimiz 2 yıllık ve Yüksek Mühendislik diploması veren ve de sadece mermer konusuyla ilgili olan bir bölüm açıyoruz ki buna Ege İhracatçılar Derneğinden de 500 bin TL destek aldık. Bu hafta içerisinde de bunun protokolünü imzalıyoruz. Bunun yanı sıra sloganımıza geri dönecek olursak ‘Bilimle birlikte üretmek ve başarmak için varız’. Bu sloganı okuyup, ‘Ben burada var olacağım’ diyen herkesle bir olacağız, herkese kapımız açıktır. Bu bizim bir işaretimiz, sokaktan geçen emekli bir vatandaş bile burada olabilir. Tüzel ve statik durumuyla ilgili değil biz burada bir gönüllülük arıyoruz ki bu gönüllülüğü de isteyen herkes kapsayacak. Burada çalışmaktan haz alan herkes buraya gelebilir. Bakınız, bir ilde çalışmak konusunda, eğer ortada pasta çok küçükse kavga çok büyük olur. Bizim amacımız bu pastayı büyütmektir, derneğimizin amacı budur. Bunun için bu noktada bizim aynı sektördeki diğer sivil toplum örgütleriyle veya başka sivil toplum örgütleriyle bir savaşımız asla olmayacak. Biz onların hepsini bir paydaş gibi görüyoruz. Bu anlamda onlarla mütalaamız var. Ben, her şeyden önce aldığım fidbekleri de söylemek gerekirse inanın birçok kişi; mesela Bilecik Üniversitesi rektörü, Burdurlu Azmi Bey beni arıyor ve heyecanlandığını söylüyor, mesela Ankara’da Burdurlu olan bürokratlar, diğer kişiler beğenilerini aktarıyor. Biliyorsunuz sosyal medya çok güçlendi ve her şeyi anında gönderebiliyorsunuz, çoğu da ilgili hemen okuyorlar. Biz dernek olarak biraz da şanslıyız çünkü insanların susadığı bir projeyi ortaya koyduk

SORU: Halk arasında konuşulup, faaliyete geçirilmeyen bir konuyu siz proje olarak hayata geçireceksiniz. .  Böylelikle de halkın beklentisini karşılayacaksınız.

EKİNCİ: Evet öyle ve bu bizim için bir şans oldu.  Bu derneğimizi kurarken ve sonrasında da bu projeyi açıklarken bir Burdurlu olmak, uzun yıllar Burdur’un içerisinde yaşamak, sanayici olmak ve birçok ülkede gezmemden dolayı bütün bunların sentezi ile ilgili bir hedefteyiz. O hedefe gidiyoruz; tren bugün yolculuğa başladı. Bizi engelleme, fikir oluşturtmamak ve ortaya yeni bir şey çıkartmamak için insanlar bazı şeyler iddia edebilirler. Biz bunları etmesinler de demiyoruz, onlar ancak ve ancak bizim için bir katalizör olur ve görevimizi- araştırmamızı bir daha fazla yapmamıza sebep olacaktır.  Az önceki konuya dönecek olursam Burdur bir dünya şehri olacaktır.  Mesela Singapur’da, Kore’de, Malezya’da, Japonya’da bir alım heyeti Burdur’daki havaalanına inip, Burdur’daki otelde kalıp, Burdur’daki Çin Lokantasından yemeğini yiyip, burada alışveriş edip, ‘Ben Burdur’u biliyorum’ diyecektir, işte o zaman biz Burdur olarak bir dünya şehri olacağız.

Çinlilere sordukları zaman; Burdur’u Türkiye’nin çok önemli bir şehri diye biliyorlar. Büyük bir şehir olarak biliyorlar, bunu fuarlara katılıp, oralara giden arkadaşlarım söylüyor. Ankara’yı bilmiyor ama Burdur’u biliyor. Bir rivayete göre adam İstanbul’da Çin Lokantası açmış, işleri yolunda gitmemiş, kazanamamış ama Burdur’a gelmiş, şu anda kazanıyormuş.

Derneğimizdeki en önemli olay bu. Derneğimizin bir de kendi üyeleri, meslektaşlarımızla ilgili sorunlara da el atacağız. Mesela Burdur’da kümelenme diye bir hadiseyi bilmiyorlar. Dünya bunu konuşuyor ama Burdur’daki insanlar kümelenmenin ne olduğunu bilmiyor. Yani aynı sektördeki insanların ortak mal satın alma, ortak tedarik yapma, ortak eğitim alma, ortak satış yapma, ortak bir ofis oluşturma gibi. Biz kendi üyelerimize yönelik inovasyon, kümelenme, sürdürülebilir rekabet ve dünya pazarına marka tesis etme noktasında yardımcı olacağız. Bunu yaparken de hem çevre olarak hem de bu konuda isim yapmış, bunu başarmış arkadaşlar var, onlardan da destek aldım. Gebze’deki Organize Sanayi Başkanı benim arkadaşım. Anadolu Organize Sanayi’nin başkanı benim arkadaşım bu arkadaşlarımla da görüş alışverişlerinde bulunuyorum. Bundan dolayı bu kadar emin konuşuyorum. Bu projemizde hedeflediğimiz ve tuttuğumuz rakamlar çok abartı değil ve de mütevazi. İnsanlar çok abartıyor demesinler diye rakamları aşağıda tuttuk.  Sincan Organize Sanayi Başkanı arkadaşımdır. Manisa Organize Sanayi Bölgesi Başkanı da arkadaşımdır. İzmir’de Atatürk Organize Sanayi Bölgesi var yatırımcı bekliyor, ama Manisa Organize Sanayi’de yer yok. Bunun sebebi altyapıyla, şehirle bütünleşmiş olmanın verdiği avantajlar. Yani şehirde uzaklaşmak olumsuz olabiliyor. 

Biz bir Çinliyi, bir Tayvanlıyı, bir Almanı Burdur’da fabrikası olan bir işadamı gibi görüyoruz. Bunu organize etmeliyiz.  Şehrimizde, bunları yaparken de ‘Bu adam Burdurlu değildir’ düşüncesi de var.  Bu kötü bir laftır. Paranın dini, imanı, dili, rengi de yoktur. O kaynağı legal bir şekilde bulmak gerekiyor. Onun için ben bu tesislerin Londra, New York Borsasında, Hong Kong Borsasında kota edilmiş şirketler olarak görmek istiyorum. Bu benim hayalim. Bu nasıl gerçekleşecek.

Bakınız Çallıca’ya giderken sağ tarafta GMC adlı bir firma var, Çinli bir firma. Oranın sahibi bir gün beni telefonla arayıp, ilin yöneticileri ile tanışmak, kardeş şehir yapmak ve sosyal etkinlikler içerisinde bulunmak istiyor.  Orayı ne kadara aldığını sordum. Çok ucuza satın aldığını söyledi. Bunun nasıl olduğunu sorduğumda da “Çin’den akademisyen ve teknik özellikleri olan 5 kişi getirdim. Ocağın görünür rezervlerini, ocağın alanını, taşın kıymetini, taşın fiziksel ve kimyasal analizlerini yaptırdım. Ocakla ilgili rapor hazırladım. Rapor sonucunda ocağın değerinin 40 milyon Euro olduğu ortaya çıktı. Bunu Hong Kong Borsasına götürdüm ve şirket işlemi gördürdüm. Sonuçta o şirketin hissesi 30 günde Hong Kong Borsasında %8 büyüdü.  (Borsada Euro’da bu yüzde sekizlik büyüme 30 yıl anlamına gelir.) Böylelikle Borsa’dan 30 milyon Euro para geldi ve bunun 10 milyonunu verdim.” dedi.

Bakınız ticaret budur. Burdur’daki bu şirketlerin, bizim şirketlerimizin portföy yöneticileri New York Borsasında, Hong Kong Borsasında olacak.

Derneğimizin ismi doğal taş madenciler ve mermer makinecileridir. Burdur’da mermerin haricinde de madenler var. Krom var ama bunu kamuoyu çok ayrıntılarıyla bilmiyor. Ciddi de bir ihracat var. Mesela bu konuda Tefenni’de bir tesis var. Yani kısacası Burdur’da yeraltı zenginliği var. Ayrıca altın da var. Gelecekte bunlar da devreye girecek. Biz bu insanlarla da alakalı çalışıyoruz. Sadece mermer değil. Madenci derneği derken bu anlattıklarımı da kapsıyor.

Bunlar bizim iç projelerimiz ama bir de bizim kardeş kuruluşlarla olan ilişkilerimiz var. Mesela diğer illerde kurulmuş olan mermer- maden dernekleri veyahut üst kurulları ya da İhracatçılar Birlikleri, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı, Bakanlıklar gibi. Derneğimizin böyle de bir görevi var. Kuruluş amacımız budur. Bu dernek kurumsal gücü ve niteliği olan bir yer olmak zorundadır. Biz bir sivil toplum örgütüyüz. Biz bir baskı grubuyuz. Bunun dışında bir takım çarklar için, bazı ideolojiler için kurulmuş bir dernek değiliz. Burası Kuş Sevenler Kanarya Sevenler Derneği de değil. Burada bilim konuşulmalı, burada üretim konuşulmalı; topluma faydalı olacak konular konuşulmalıdır.

SORU: Yaklaşık 15- 20 yıl sonra doğacak bir çocuğun geleceğini mi oluşturuyorsunuz?

EKİNCİ: Özetimizde öyle. Bizim bu projemiz devletimizin 2023 yılındaki hazırlamış olduğu projenin bir alt projesidir. Burdur için önemli bir konudur.

SORU: Çinliler konusuna geri dönersek; toplumda Burdur mermerini alıyorlar, Çin’e götürürken hem gemide işleyip, hem de Çin’de işleyip, dünyaya kendi mermerleri patentiyle satıyorlar algısı var. Bunun gerçeği nedir ve bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

EKİNCİ: Şu anda Çin’e blok satışı olmaz ise bu mermercilerin hepsi kapanır.  Bunun sebebi: Türkiye’de Çinlilerin çok büyük oranlarda blok tedarikleri var ve artı Çinlilerin de büyük bir şansı var. Kamuoyu bunu fazla bilmiyor. Çin, Dünyanın üretimini üstlenmiş bir ülke. Bunu kabul edeceğiz. Çin Devleti ‘Sen üretme, ben üretirim.’ diyor. Bunun nasıl bir avantajı var. Çin Limanlarının hepsinden tüm dünyaya konteynırlarla mal ihracatı yapıyorlar. İpek Yolu gibi Akdeniz üzerinden geçen bütün gemilerle mal gönderiliyor. Hastane malzemesinden cep telefonuna varıncaya kadar çok kapsamlı olarak ticari mal gidiyor. Giden konteynırların tekrar geriye dönüp, tekrar dolup, tekrardan geriye gitmesi gerekir. Çin öyle bir trafik kurmuş ki Çin’den çıkan konteynırlar Avrupa’ya gidiyor, orada boşaltılıyor, tekrar geri dönmesi için konteynırın dolması lazım ama Avrupa ülkelerinin o konteynırı doldurma şansları var mı, yok; ne gönderecekler, yok ve de pahalı. O halde konteynırlar boş dönüyor. Peki, Çin bu boş konteynırları nasıl kullanıyor. Hammadde alarak. Sadece mermer değil, krom, demir, bakır, tekstil, pamuk, işlenebilecek her hammadde, toprak da dahil bu konteynırlara doluyor. Örnek verelim Çin’den Avrupa’ya 3700 dolara giden konteynır, geriye 500 dolara dönüyor. Bu işi gemici yapıyor. 3700+ 500= 4200. İkiye böldüğümüzde 2100 dolar. Hem fiyat aşağı gitmiş oluyor hem de konteynırlar boş dönmüş olmuyor. Bizim mermer ocaklarımızın çoğu Karamanlı ilçemizde. Mermer taşıyan kamyoncularımıza 900 TL’den aşağı para verilmez. Antalya limanından Şangay’a 600 dolara mermer gönderiyor. 600 dolar çarpı 2= 1200 dolar. Bunu vatandaş biliyor mu? Yani Çinli, buradaki ya da Afyonkarahisar veyahut Denizli’deki bir blok mermeri kendi yerinden daha ucuza satın alıyor. Başka ne var? Bu birinci özellikli, yani ucuz bir transporttu. İkinci özellik; buradaki mermer üretenler hiçbir zaman dünya fiyatlarıyla girdi elde edemiyorlar. Maliyeti yüksek oluyor. Neden, bizim mermercilerin girdisi nedir, işçiliktir. Adam orada 100 dolara çalışıyor bu da 200 TL yapıyor. Şu anda asgari ücret 900 TL, ikiye böl, 450 TL adamın eline geçen para. Sigortası, servisi, yemeği, devlete ödenen vergisi, kıdem tazminatıyla birlikte bu 800 dolara çıkıyor. 100 dolar nerede 800 dolar nerede. Bu sadece işçilik açısından yaptığım karşılaştırma. Peki, motorin kullanıyor, mazot 5 TL, yani 2 dolar, Çin’de ise mazot 0,80 veya 0,60 dolar. Nasıl olacak! Peki, burada devlet mermercinin başına binmiş, boğazını sıkmış, altta öldüreceğim diye uğraşıyor. Devlette çalışan insanlar bile buna sahip çıkmıyor. Devlette çalışan insanların maaşını bu üretici veriyor.  Dernek işte budur, amaçları budur. Ben ne kadar üretiyorum, ne kadar sarf malzemesi kullanıyorum, ne kadar yardımcı malzeme kullanıyorum, ne kadar insan çalıştırıyorum, ne kadar ambalaj malzemesi kullanıyorum gibi birçok faydam var. Ben bunları rakamsal olarak da kalem- kalem de verebilirim. Bütün bunları hesapladığımız zaman Çinli, bir Türk üreticisine göre daha maç başlamadan 2-0 galip. Peki, Çinli malı nereye satıyor, dünyaya. Ben Türk firması olarak bir fiyatlama yapıyorum, o da bir fiyatlama yapıyor, ben 50 dolar istiyorum, adam 28 dolar veriyor. Sen tüketici olarak hangisini tercih edersiniz, bir de kalitesi aynıysa? Çin’e satılan blok konusunda gerçek budur.

SORU: Peki, bunun çözümü nedir?

EKİNCİ: Gelelim çözüm konusuna. Bizim zaten projemiz bunun için ortaya çıkıyor. Yani, biz şu anda hem teknolojiyi iyi kullanmak, artıkları iyi değerlendirmek istiyoruz. Ben 250 bin metrekare mal istesem buradaki fabrikaların hiçbirisi 3 yıldan önce mal çıkaramaz. Nasıl rekabet edeceğiz?

SORU: Çözüm gerçekleşse bile işçi maliyeti yine de düşmeyecek, bu konuda devletin ne gibi katkısı olabilir?

EKİNCİ: Az önce kümelenmeden bahsetmiştim, inovasyon ve ÜRGE (Üretim Geliştirme) konularını aktarmıştım. Son zamanlarda dünyadaki her teknoloji, bir önceki teknolojiyi ortadan kaldırıyor. Üzerine basarak kaldırmış. Önce mekanik teknoloji, sonra da dijital teknoloji. Mesela Almanlar mekanik teknolojide uçmuşlar ama dijital teknolojide Japonlar Almanları duman etmiş. Bizim bu düşündüğümüz fabrikalar zaten ileri teknoloji olacak. Ben bunu yerinde gördüm. Buradaki fabrikalar yüzölçümü olarak Çin’deki fabrikaların 3 katı olsa dahi orada 10 katlı bir fabrika ve toplam 2 kişiyle bu işi yapıyor. Biz artık o noktalara doğru gitmeliyiz. Böyle yapamazsak da dünya şehri misyonumuz suya düşer, olmaz. Şu an için Türkiye’nin blok mermerde Çin’e ihtiyacı vardır ve ek olarak şu an Çinli ve yabancılara bu ocaklar veriliyordu ama bizim derneğimiz bu ocakların yerli ve öz kaynaklarla işletilmesini istiyor. Biz bunu sağlamak için yasal boşlukları yeni yazılımlarla doldurmaya çalışıyoruz.

SORU: Kaynaklarımızın yerli kişilerce işletilmesi konusunda, hem Çin’e mermer göndermeye karşıyız hem de açılan ocakları Çin’e satıyoruz veyahut bu ocaklardan çıkardığımız mermeri satıyoruz. Bu satış çaresizlikten mi oluyor,  bu tezat bir durum değil mi?

EKİNCİ: Mermerci tükenme noktasındaysa çaresizlikten oluyor. Ama bir de hasbelkader bu ocaklara sahip olmuş ve bundan bir vurgun olsun diye düşünenler satıyorlar. Gerçek işletmeciler değil. Bu konuda hükümet çok hassas, devir işlemlerini durdurdu. Hatta ‘Ben 76 milyonun hakkını kimseye peşkeş çekecek değilim’ diye beyanat verdi.

SORU: Her toplumun yaşayabileceği kaynaklar verilmiş, Burdur’a da maden veya mermer verilmiş. Burdur, mermercilik konusunda verilen bu nimetten tam olarak faydalanabiliyor mu?

EKİNCİ: Birincisi, Burdur, kendi yer altındaki bu zenginliğin dışarı çıkarılması konusunda biraz başarılıdır ama Burdur’un kendi sanayisi bundan tam olarak faydalanamadı. Burada bu açıdan çok fazla bir sanayicimiz yok ama Burdurlu da yabancı sanayicilerin tedarikleri ve ihracatları bakımından faydaları yok. Bu ne demek? Mesela Afyonkarahisarlı buraya ocak açmış, her şeyini dışardan getiriyor yani Burdurlu insana çok fazla bir katkısı yok. Var ama yeteri kadar yok. Bu noktadan baktığımız zaman Burdur’daki işletme sahiplerinin ve küçük esnafın onlarla olan bağlarının tam gerçekleşmediğini görüyoruz. Bu noktada bize de görev düşüyor. Ben buradaki nalburiye, gıda toptancısını çağırıp, ocağa yönlendirmem lazım.

SORU: Afyonkarahisar’dan olsun, Çin’den olsun, Avrupa’dan olsun Burdur’da oluşan mozaiğin Burdur’a faydalı olacağını anlayamadık mı? Dışarıdan veya Çin’den insanların gelmesi Burdur’un ufkunu mu açtı, kolaycılığa mı yönlendirdi?

EKİNCİ: Bunu Burdur tam olarak anlayamadı. Bu iş farklı. Ben şahıs olarak ve dernek olarak Burdur’da mermerciliğin geliştirilmesi konusunda çok önemli görevler üstlendim. Ama biz bunu kendi ailemize bile zor anlattık. Bu işte kolaycılık diye bir şey yok. Ekonominin kaidesi arz ve taleptir. Çinli ve Türk, arz ediyor talep ediyor. Bunlardan birisi talep etmese arz etmek bir işe yaramaz. Fakat biz bu dengeden faydalanma modeline baktığımız zaman burada kayıplar var. Burdur’da mermer taşımacılığıyla ilgili olarak şunu söyleyebiliriz, nakliyecilik gelişti. Yusuf Keyik’in, Baki Varol’un, Osman Kurt’un gibi gibi bu kişilerin tırları bu nakliyecilikle çalışmaya başladı. Bu kişilere daha önceleri gidip 30- 40 tane tır satın almalarını söylesen almazlardı ama şimdi söylediğinizde gidip alırlar. Bu yavaş yavaş faydalanma modeline geliyor. Burdur’daki sıkıntılardan birisi de insanların ortak iş yapma kültürüdür. Faydalanmadan sonra bir de ortak iş yapma kültürü oluşsa biraz daha fazla ve hızlı gelişme olacak. Burdur’da güçleri birleştirme, yönetimi birleştirme veya pazarı ortak tedarik etme gibi bir kültür tam olarak oluşmadı.

SORU: Biraz idealist olmanın gerektiğine vurgu yapıyorsunuz. Çünkü sizin geleceğe yönelik bu projelerinizi, sizin yapacağınızı bu yatırımlarınızı çocuklarınız görebilecek. Bu açıdan mı yaklaşıyorsunuz?

EKİNCİ: Ben bu noktaya dernek kurarak, dernekte düşünerek, birkaç saat ya da birkaç haftada projeler hazırlayarak değil, ben bu noktaya 55 yılda geldim. Bunun adı birikimdir, bunlar bir iki günde olmaz. Zamanında Burdur’da sütçülük diye bir konu yoktu, babam merhum Yusuf Ekinci ilk süt kooperatifini ve fabrikasını kuran kişi idi, Burdur’da Ömer Naci Bozkurt Valiliği döneminde 5 yıllık kalkınma planlarında 250 litre süt amacı vardı. Bugün sütçülüğü tekrar konuşalım, günlük süt üretimini, günlük miktarı konuşalım, yani benim ailem bunu başarmış. İkincisi mermercilik diye bir şey yoktu ya da sadece Bucak’ta Mehmet Cadıl vardı ama bej mermerde de biz vardık. Milli takımını çalıştıran Fatih Terim 4 maçta üç galibiyet alıyorsa bu da öyle bir şeydir, bunu kendimi övmek için de söylemiyorum. Ben bugün Burdur’da bunu konuşuyoruz ama 2023 ana projelerinin alt projesi olan bunu hep birlikte 2023’te göreceğiz. Bu benim malım değil, bu, Burdur’un malıdır. Dolayısıyla buna Vali de sahip çıkmak zorunda, sokaktaki çaycı çırağı da buna sahip çıkmak zorundadır. Burada gelecek var. Ben, mermeri bu kadar iyi bilmeseydim bu kadar proje oluşturup, bunları dile getirmezdim. Burdur bunu hak ediyor. Bizim mermerimiz çok kıymetli. İtalya ve İspanya mermerinden daha iyi bir malzemedir. Bu bej mermer tüm dünyada sadece Akdeniz’in kuzey çanağında var. Bu kuzey çanağı da İtalya, Yunanistan’ın bir kısmı ve kısmen de İspanya ile İran. Başka yerde yok. En güzel bej de Burdur’da var. Bunu iyi bilmemiz gerekiyor. Biz yerli sanayiciler olarak, projemizin malzemelerini Çin’e sattığımız bloklar vasıtasıyla elde edeceğiz. Elde etmiş olduğumuz sermayeyi de bu projemize yatırarak artık geometrik bir büyüme sağlayacağız.

SORU: Anladığımız kadarıyla Burdur ekonomisini yakından ilgilendiren bu konuda sağlam adımlarla ilerliyorsunuz. Son olarak dergimize okuyucular için bir mesajınız olacak mı?

EKİNCİ: Derginiz, bizimle kamuoyu arasında, bizimle işadamları arasında çok önemli bir organdır. Biz, dernek olarak derginiz vasıtasıyla kamuoyuna ulaşmak ve projelerimizi anlatmak istedik. İkincisi; bu tür bir araç vasıtasıyla şunu aktarmak istiyorum: Kamu, kendi yerel kaynaklarını ve sahip olduğu envanterin ne olduğu konusunda ciddi bir şekilde bilmelidir. Bu bilgilenmenin neticesinde diğer sivil toplum örgütleri de kendi konularıyla ilgili, yeraltı- yerüstü kaynakları, insan kaynaklarıyla ilgili ne yapabileceğini projelendirmelidir. Projesi olmayan bir sivil toplum örgütü benim için meyvesiz akasya ağacıdır. Ancak kesersen kereste olur, kestiğinde de zaten sivil toplum örgütü diye bir şey kalmaz. Onun için herkes üzerine düşeni yapmalı, herkes üzerine düşeni almalıdır. Bu noktada Mevlana’nın bir cümlesi var; benim anlattıklarım karşımdakinin anladığı kadardır. Umarım herkesin anlayabileceği şekilde anlatabilmişimdir. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bakayrinti.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.